3 Ağustos 2014 Pazar

Savrulan-1

Otobüsten indiğimde saat bazıları için geçti.Bazılarıysa güne daha yeni başlıyordu.Ben de geç saatlere kadar uyanık kalırdım.Geceyle flört ediyormuşum gibi gelirdi ve bundan çok hoşlanırdım.Otobüsten indiğimde ilk işim tuvalete gitmek oldu.Tuvalet şehirler arası otobüs terminalinin belki de en unutulmuş en boktan yerindeydi.Bu işin fıtratında bokluk vardır deyip normal karşıladım.Tuvalet görevlisi de en az o yer kadar unutulmuş biriydi.Ona kendini hatırlatmak isterdim.Ancak tuvalete girmek o an için daha önemli geldi.Bunun küçüçklükten gelen bir alışkanlık olduğunu rahatlıkla diyebilirim size:Dedemin tuvaletle biraz sıkıntısı vardı ,annem de eğer zamanında tuvalete gitmezsem onun gibi olacağımı söylerdi.Özellikle de altıma yaptığım vakitlerde.Sonra bir kuytuda sigaramı yaktım.Utangaçtım ilk sigaramı o gün otobüs mola verdiğinde içmeye karar vermiştim.Birden sanki tüm dünya o sigarayı içmem için ikna etmişti.Nasıl da başım dönmüştü.Tüm o kötüleyici reklamlara tüm o kötü örneklere rağmen onu ağzımın ucuna afillice yerleştirmiştim.Her nefeste hayatımdan dört dakika çaldığımı biliyordum,molada hızlı hızlı içime çektim asi dumanı,başım döndü,vücudum hayret etti,bu oğlana ne oldu kim üzdü yine dedi kendi kendine öksürükçe denilen bir dilde.Ben ona izah ettim bu seferkinin adı Ayça dedim.O da “Şu mesele tamam tamam anladım” dedi yine öksürükten kurulu dil bilgisiyle.Bunlar molada başıma gelen şeylerdi,ben aynısını Ankara’ya dönünce yaktığım sigarada da yaşayacağımı zannediyordum.Vücudum beni şaşırttı bu sefer ne öksürdüm ne de başım döndü.Sadece annem olsa içmemi istemezdi deyip üzüldüm.Metroya bindim biraz bocaladıktan sonra.Metro’da bir kızı gördüm karşımdaydı. Her şeyiyle gerçekti burnu yüzüne orantılı yerleştirilmiş bir kızdı.Ona fark ettirmeden uzun uzun inceleyecektim.Gülüşüne bakacaktım arkadaşlarıyla nasıl sohbet ediyor kızdığında yüzü hangi şekle giriyor ellerini nereye koyması gerektiğini biliyor mu,ben bilemem, hepsini inceleyecektim ama kız Emek durağında indi.Yürüyüşüne baktım bir süre merdivenleri telaşsız çıkıyordu.Elim bir an çantama gitti,içindeki kitaptan birkaç sayfa okuyacaktım,vazgeçtim.Kulaklığımı taktım o anki ruh halime en yakın şarkıyı bir süre aradım.Sonra ön kameradan inceleyip birbirine giren saçlarımla oynadım.Her halim yavandı sanki.Huzursuz ruhlardan biriydim ve diğer huzursuz ruhlar gibi kendime sığınacak bir sıcak yuvaya hasret oradan oraya savruluyordum. Kızılay’a geldiğimde o hayattan soğutan sigaradan bir tane daha içsem mi içmesem mi diye düşündüm.Bir an için en büyük sorunum,hayattaki en önemli kararımı alıyormuşum gibi  geldi.İçi tütün dolu mereti gözümde çok büyütüyordum.İnsanların en kötü anlarında, en çok çöktüğü,bir anda yaşlandığı,tüm kapıların yüzüne kapandığı,dostlarının vefasızlığı ayan beyan olunca ilk yaptığı şey olarak sigara yaktığını uzun zaman önce gözlemlemiştim.Çünkü sigaranın hayatın tadından daha iğrenç olamayacağı anlardı o anlar.Sevinçten sigara yakan andavalları gözardı ettiğimi söylemiyorum,öyle insanlar da vardır.Karşısındakine sıkı sıkı sarılmadan gider bir sigara yakarlar.Benim kitabımda,öyle bir kitap kaldıysa,ya da kitapçığımda ya da en adi broşürümde bile bunun adı aptallık olarak geçer.Eve varmak için çilem bitmemişti.Şimdi de Kızılay’dan otobüse binmiştim.Hiçbir koltuk beni tatmin etmemişti.Saçma bir anda iç güdüsel olarak durdum ve boş, alçak bir koltuğa oturdum.Koltuk diğerlerine göre alçaktaydı. Ne tam olarak tek kişilik kadar dar ne de iki kişilik olacak kadar anlayışlıydı.Benim gibi huzursuz benim gibi içine oturmuştu bazı şeyler ama hala bir kısmı boştu.Benle o kadar uyumluydu ki beni o kadar sevmişti mümkün olsa,hala insanlar ne der duygusundan daha doğrusu korkusundan bir tutam taşımasam tutamaçlarını okşayacak kendisini tavan bağlayan sarı demiri öpecektim.Eğer biraz cesaretim olsaydı:”Şoför Bey bir tur daha at gece uzun.Parası neyse gücümüz yettiğince ödeyelim”diyecektim.Hepsini içime attım.Ne demiri öptüm ne de şoförle konuştum .Bir an şoför nasıl yazılır diye düşündüm.Sonra uyanık uyanık sırıttım belki her şeyim gitmişti ama dil bilgim yerindeydi.Eve geldim internetten yazışmalarımı kontrol ettim.O “Ben olur sandım ama yapamıyorum Raif.” dediğinde nasıl hüzünlendiğim aklıma geldi.Kaç cümle yazıp kaç cümle sildiğimi düşündüm.En son “Beni de bir ana doğurdu,keşke böyle yapmasaydın” yazabilmiştim. Sonrası boşluk,sonrası yollar,sonrası Cola mı Fanta mı diyen bir otobüs muavini,sonrası Ankara,sonrası bu hikaye…
                                                                                                    Emre Gülarman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder