Otobüsten indiğimde saat bazıları için geçti.Bazılarıysa
güne daha yeni başlıyordu.Ben de geç saatlere kadar uyanık kalırdım.Geceyle
flört ediyormuşum gibi gelirdi ve bundan çok hoşlanırdım.Otobüsten indiğimde
ilk işim tuvalete gitmek oldu.Tuvalet şehirler arası otobüs terminalinin belki
de en unutulmuş en boktan yerindeydi.Bu işin fıtratında bokluk vardır deyip
normal karşıladım.Tuvalet görevlisi de en az o yer kadar unutulmuş biriydi.Ona
kendini hatırlatmak isterdim.Ancak tuvalete girmek o an için daha önemli
geldi.Bunun küçüçklükten gelen bir alışkanlık olduğunu rahatlıkla diyebilirim
size:Dedemin tuvaletle biraz sıkıntısı vardı ,annem de eğer zamanında tuvalete
gitmezsem onun gibi olacağımı söylerdi.Özellikle de altıma yaptığım
vakitlerde.Sonra bir kuytuda sigaramı yaktım.Utangaçtım ilk sigaramı o gün
otobüs mola verdiğinde içmeye karar vermiştim.Birden sanki tüm dünya o sigarayı
içmem için ikna etmişti.Nasıl da başım dönmüştü.Tüm o kötüleyici reklamlara tüm
o kötü örneklere rağmen onu ağzımın ucuna afillice yerleştirmiştim.Her nefeste
hayatımdan dört dakika çaldığımı biliyordum,molada hızlı hızlı içime çektim asi
dumanı,başım döndü,vücudum hayret etti,bu oğlana ne oldu kim üzdü yine dedi
kendi kendine öksürükçe denilen bir dilde.Ben ona izah ettim bu seferkinin adı
Ayça dedim.O da “Şu mesele tamam tamam anladım” dedi yine öksürükten kurulu dil
bilgisiyle.Bunlar molada başıma gelen şeylerdi,ben aynısını Ankara’ya dönünce
yaktığım sigarada da yaşayacağımı zannediyordum.Vücudum beni şaşırttı bu sefer
ne öksürdüm ne de başım döndü.Sadece annem olsa içmemi istemezdi deyip
üzüldüm.Metroya bindim biraz bocaladıktan sonra.Metro’da bir kızı gördüm
karşımdaydı. Her şeyiyle gerçekti burnu yüzüne orantılı yerleştirilmiş bir
kızdı.Ona fark ettirmeden uzun uzun inceleyecektim.Gülüşüne bakacaktım
arkadaşlarıyla nasıl sohbet ediyor kızdığında yüzü hangi şekle giriyor ellerini
nereye koyması gerektiğini biliyor mu,ben bilemem, hepsini inceleyecektim ama
kız Emek durağında indi.Yürüyüşüne baktım bir süre merdivenleri telaşsız çıkıyordu.Elim
bir an çantama gitti,içindeki kitaptan birkaç sayfa okuyacaktım,vazgeçtim.Kulaklığımı
taktım o anki ruh halime en yakın şarkıyı bir süre aradım.Sonra ön kameradan
inceleyip birbirine giren saçlarımla oynadım.Her halim yavandı sanki.Huzursuz ruhlardan
biriydim ve diğer huzursuz ruhlar gibi kendime sığınacak bir sıcak yuvaya
hasret oradan oraya savruluyordum. Kızılay’a geldiğimde o hayattan soğutan
sigaradan bir tane daha içsem mi içmesem mi diye düşündüm.Bir an için en büyük
sorunum,hayattaki en önemli kararımı alıyormuşum gibi geldi.İçi tütün dolu mereti gözümde çok
büyütüyordum.İnsanların en kötü anlarında, en çok çöktüğü,bir anda
yaşlandığı,tüm kapıların yüzüne kapandığı,dostlarının vefasızlığı ayan beyan
olunca ilk yaptığı şey olarak sigara yaktığını uzun zaman önce
gözlemlemiştim.Çünkü sigaranın hayatın tadından daha iğrenç olamayacağı anlardı
o anlar.Sevinçten sigara yakan andavalları gözardı ettiğimi söylemiyorum,öyle
insanlar da vardır.Karşısındakine sıkı sıkı sarılmadan gider bir sigara yakarlar.Benim
kitabımda,öyle bir kitap kaldıysa,ya da kitapçığımda ya da en adi broşürümde
bile bunun adı aptallık olarak geçer.Eve varmak için çilem bitmemişti.Şimdi de
Kızılay’dan otobüse binmiştim.Hiçbir koltuk beni tatmin etmemişti.Saçma bir
anda iç güdüsel olarak durdum ve boş, alçak bir koltuğa oturdum.Koltuk
diğerlerine göre alçaktaydı. Ne tam olarak tek kişilik kadar dar ne de iki
kişilik olacak kadar anlayışlıydı.Benim gibi huzursuz benim gibi içine oturmuştu
bazı şeyler ama hala bir kısmı boştu.Benle o kadar uyumluydu ki beni o kadar
sevmişti mümkün olsa,hala insanlar ne der duygusundan daha doğrusu korkusundan
bir tutam taşımasam tutamaçlarını okşayacak kendisini tavan bağlayan sarı
demiri öpecektim.Eğer biraz cesaretim olsaydı:”Şoför Bey bir tur daha at gece
uzun.Parası neyse gücümüz yettiğince ödeyelim”diyecektim.Hepsini içime attım.Ne
demiri öptüm ne de şoförle konuştum .Bir an şoför nasıl yazılır diye
düşündüm.Sonra uyanık uyanık sırıttım belki her şeyim gitmişti ama dil bilgim
yerindeydi.Eve geldim internetten yazışmalarımı kontrol ettim.O “Ben olur
sandım ama yapamıyorum Raif.” dediğinde nasıl hüzünlendiğim aklıma geldi.Kaç
cümle yazıp kaç cümle sildiğimi düşündüm.En son “Beni de bir ana doğurdu,keşke
böyle yapmasaydın” yazabilmiştim. Sonrası boşluk,sonrası yollar,sonrası Cola mı Fanta
mı diyen bir otobüs muavini,sonrası Ankara,sonrası bu hikaye…
Emre Gülarman
Emre Gülarman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder