“Uyan artık sabah oldu,hadi okula geç kalacaksın…
Kahvaltıyı
hazırladım,hadi kalk çayını soğutma!”
Bu sözlerin
sahibinin kimler olduğunu az çok hepimiz biliyoruz. Her sabah kurulu bir alarm
gibi aynı saatte başımıza dikilip türlü türlü ikna cümleleriyle bizi gün içinde
en rahat hissettiğimiz mekandan ayırmaya çalışan kişiler,ya da genel bir
tabirle “annelerimiz.”
Anneler ve kadın olmak hakkında çok yazılar yazılmıştır tıpkı benim şuan da yazıyor olduğum gibi; bir kadını kutsal kılan ‘annelik’ sıfatıyla alakalı,anneye verilen ya da verilmeyen değerlerle alakalı yazılar falan filan...okumuşuzdur muhakkak! Okumamışta olabilirsiniz,ama şuna eminim ki ilk okul sıralarında 'Anneler Günü' için renkli kağıtlardan ve simli tutkallardan
' SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNE,ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN.'
diye bir hediye hazırlamışsınızdır.
Anneler ve kadın olmak hakkında çok yazılar yazılmıştır tıpkı benim şuan da yazıyor olduğum gibi; bir kadını kutsal kılan ‘annelik’ sıfatıyla alakalı,anneye verilen ya da verilmeyen değerlerle alakalı yazılar falan filan...okumuşuzdur muhakkak! Okumamışta olabilirsiniz,ama şuna eminim ki ilk okul sıralarında 'Anneler Günü' için renkli kağıtlardan ve simli tutkallardan
' SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNE,ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN.'
diye bir hediye hazırlamışsınızdır.
Şimdi bunlardan
bahsetmek yerine bir çocuğun 'anne' dediğimiz kadına bakış açısına bakalım istiyorum,dünya kurulduğundan bu yana anne ve babası olmadan dünyaya gelen
yegane insanın Adem olduğunu biliyoruz. Ve bizler Adem’den bu yana Allah'ın bir
lütfu olarak anne-baba olan çiftlere verilen hediyeleriz,evet yanlış duymadınız
bizler birer lütfuz.
Her ne
kadar annemizin bize “Off! Bıktım artık senle uğraşmaktan,gitsen de kurtulsam.” ya
da babamızın “Beni ayağa kaldırmayın ,hepinizi sıra dayağına çekerim.” gibi serzenişlerini duysak bile,bu bizim 9 ay
10 gün kargo gecikmeli bir hediye
olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor,ha tabi bu hediyenin kıymetini
bilmekle,bilmemek apayrı bir konu…
Bir anket yapsak ve çocuklardan annelerini bir-iki
kelimeyle anlatmalarını istesek duyacağımız cevaplardan bir kaçı şöyle olacaktır;
“Çamaşır
yıkayıcı,evi temizleyici,saç tarayıcı,aşçı,ütücü,eğlenceli,alarm gibi,bulaşık
yıkayıcı,mutluluk verici,baş belası,komik,sevgi kaynağı,huzur verici,koruyucu
meleğim…vesaire vesaire vesaire…”
Evet, bir
‘anne’ sıfatının önüne milyonlarca isim getirip onu bir zincirleme isim
tamlaması ya da sıfat tamlaması olarak tanımlayabiliriz,artık siz nasıl
tanımlamak isterseniz.
Peki
sizlere soruyorum, biz çocuklar annelerimizi her sıfatla tanımlayabiliyorken ve
onların herşeyimizle ilgilenmeye çaba gösterdiklerini görüyorken neden onlara
karşı bu kadar kayıtsız bir tutum içindeyiz?
Her gün eve
geldiğimizde bizi kapıda karşılaması,biz elimizi yüzümüzü yıkıyorken onun
sofrayı hazırlıyor olması,eşyalarımızı dolapta ütülü bulmamız,attığımız
çorapları ve pijamaları etraftan topluyor olması,kahvaltıyı hazırlaması,saatlerce
uyanmanız için bahaneler uyduruyor olması,başımız ağrıdığında ‘Anne beni bi
okusana nazar değdi galiba..' dediğimizde bizim için dua ediyor olması,her gün
evden çıkarken arkamızdan Ayet-el kürsüler okuyup sizi Allah’a emanet ediyor
olması ve aklımıza gelmeyen birçok şeyi yapıyor olması mı,bizleri annelerimize
karşı bu denli duyarsız ve kayıtsız kılıyor?
Büyüyen bir
çocuk olarak anlamını yeni yeni kavramaya başladığım terim “annelik”tir. Her
gün etrafımızda olduğu için varlığını hissedemediğimiz,ama evden ayrıldıktan
sonra yokluğunda varlığını kavradığımız annelerimiz. Ve şunu samimiyetimle
söylüyorum ki,bir kadın için hiçbir sıfat yoktur ki, ‘anne’ sıfatı kadar ağır
ve sorumluluk dolu olsun…
Bu yüzden
sizlere küçük bir tavsiye;gün içinde milyon kez ‘anne’ diye seslendiğiniz kadına
“hediye” olarak verilen bir evlat olmaya çalışın!!
Kübranur Erdemli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder