16 Ağustos 2014 Cumartesi

YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN

Sorgulamak için uygun zamanlar bu zamanlar. Sahip olduklarımızın değerlerinin büyüklüğünü, bilmediğimiz şükrün büyüklüğünü...

Sahip olduklarımızın farkında mıyız? Ya da çoğumuzun isyan ettiği türden bir şeye sahip miyiz? Birden böyle yazınca farklı geldi değil mi? Bir anda irkildiniz okurken yazdıklarımı. Fakat ne yazık ki bu kadar vahim durumdayız.

Affola...

Mesela evlerimizden, odalarımızdan, eskiyen eşyalarımızdan, arkadaşlarımızdan, kardeşlerimizden, akşam yemeklerinden, sabah kahvaltılarından vs! Ne kadar da uzun liste...

Bu listeyi çıkarırken düşünürüz de neden bir şikayetin sebebini düşünmeyiz: Yalnızca sahip olduklarımızdan şikayet edebileceğimizi. Yani o eski kıyafetlere, beğenmediğimiz akşam yemeğine sahip olmasak nasıl şikayet ederdik?

İnsan tatmadığının tadını nerden bilebilir ki?..

Yani şükürle şikayet arasındaki ince çizgideyiz. Her ne kadar farkında olmasak da...

Ne yapmalıyız da nasıl anlatmalıyız sebebin şikar değil şükür olduğunu.

Ağaç yaş iken eğilir sözüne binaen yaşken eğilmeyen ağaç ahiri bilemez. Ne suyun kıymetini bilir ne de üzerine bastığı toprağın hatta meyvesinin bile...

Çocukluktan başlamalıyız. Değiştirmenin zorluğundan ise öğretmenin kolaylığına ihtiyacımız var.

Nasıl?

Bir yaşanmışlık kanaatimce. Yalnızca işiten kulak unutur; kulağın işittiğini el yazar, göz okur, ruh hissederse ancak o zaman kazanım olur.

Zor zamanlar mesela! Ya da istediğine sahip olmak için harcanan çaba.

Oyuncak bir bebeğe sahip olabilmek için akıllı uslu bir gün geçirme şartı. Ya da dişçide hiç ağlamama...

Ya da sahip olduklarıyla yetinmeyi öğretme. Bir çikolataya sahipken ikinciye ihtiyacı olmadığını anlatma...

Tabakta bırakılan bir kaşık ıspanağın büyüklüğü; çiftçinin emeği, yağmurun bereketi, babanın alın teri mesela.

Dünya üzerinde her gün açlık yüzünden ölen binlerce insan yaşadığını bilmeli. Ya da hayatı boyunca hiç çikolata yememiş yaşıtları olduğunu...

Şikayet ettiği hayatı birkaç gün yaşayıp sonra canını vermeye razı olacak yüzbinlerce insanla aynı dünyada yaşadığımızı bilmeli, hatırlamalı her vakit.

Bugün yaşadığımız dünya ne yazık ki böyle. Doyumsuz insan yığınları her yerde. Ne paraya doyuyor ne sevgiye ne de kan dökmeye...

Sorumluluk hepimizin. Vakit durup düşünme vakti. Vakit harekete geçme vakti.

Sahip olmanın kıymetinin bilinmesi vakti, paylaşmanın kadrinin bilinmesi vakti.

Öyle inanıyorum ki, bilinçle yetişen çocuktan zarar gelmez; bilakis...

Öğrenilmiş çaresizlik yerine öğretilmiş şükürle büyüyen; farkındalıkların farkında çocuklar..

Her çocuk bir gelecektir.

İyi yetişen bir çocuk ise iyi bir gelecek demektir.

                                                                                                                         Cemre İpekli



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder