Küçük bir çocuğun gözlerinde arayın mutluluğu. Bulduğunuzda
anlayacaksınız ki onda sizde olmayan çok büyük bir hazine var.
Bir Ramazan akşamı,
karınların tıka basa dolduğu vakitlerde, sokaklar ramazan eğlencelerine koşan
insanları ağırlarken, o ayağında aşınmış eski bir terlik ve solmuş bir tişörtle
dolaşıyordu. Siz onu yolda görseniz alelade bir sokak çocuğu derdiniz ama bilmediğiniz
bir şey var. O sokağın sahibiydi ve çok da varlıklıydı aslında. Belli ki bunun
da farkındaydı. Yaşıtlarının ürkek tavırlarına oranla o bir hayli atılgandı.
Adeta ev sahipliği yapıyordu yaşadığı sokaktan her geçene. Kimseden korkmadan
çekinmeden giriveriyordu insanların arasına. Bazen yoldan geçenlerin muhabbetine
dahi eşlik ediyordu kerata.
Büyük bir heyecan ve şaşkınlıkla hararetli
hararetli konuşan bir kız topluluğunun arasına da böyle girivermişti hanımlar
şuan benim kaldırımımı işgal ediyorsunuz der gibi.Kızlar o kadar
hararetli konuşuyorlardı ki fark edememişlerdi onu. O bir şeyler söylüyor, kızlar ise hayretlerini tuhaf mimiklerle belli ederek heyecanla aralarından
birisini dinliyordu. Evlenecek miymiş?, Wooow! ,Nasıl?, Ne zaman olmuş ayol!,
Hayret vallahi! gibi bol ünlemli cümleler arasında kaybolan çocuğu ise kimse
umursamıyordu. Nihayet aralarından birisi fark etmiş ve o da sizin gibi alelade
bir sokak çocuğu sanıp “Evlat buradan sana iş çıkmaz mesele büyük.” demiş
başından savmak istemişti. Onu dinleme tenezzülünde bile bulunmamış bu kız
bilmese de onun meselesi aslında daha büyüktü. Karşılarında duran dondurmacı
acımasızca gözünün önünde çeşitli oyunlarla müşterilerine rengârenk
dondurmaları sunuyor, ona da vermiyordu. Sokak onunsa da dondurma değil ya.
Dondurmacı da haklı tabi ona da kızamıyor. Kızılacak tek insan şuan onu
dinlemeden başından savmaya çalışan şu kızdı. Canına tak etti artık bir ünlem
cümlesi de o kurmalıydı. “Dondurma diyorum dondurma, çocuğum ben!” dedi kaşlarını
çatarak. Kız biraz şaşırsa da küçük beyin talebini anlayınca bu isteğini yerine
getirme kararı verdi. Doğrusu muhabbetten uzaklaşmak için de harika bir
fırsattı. Öfkeyle ona bakan çocuğa yönelerek haklısınız efendim, dondurma mühim
mesele çözmek lazım gayet tabi diyerek çocuğun elinden tuttuğu gibi başında
fesi, sırtında da bıyıklarıyla uyum içindeki işlemeli yeleği ile müşteri
bekleyen dondurmacının karşısında beliriverdi.
Artık dondurmalar tüm cazibesiyle
karşısında duruyor ve kız; Neli istersiniz paşam? diyerek bir çeşit seçmesini bekliyordu. Hal bu
ya bir daha çıkmaz belki böyle fırsat karşısına. Yemişken tüm çeşitlerin tadına
bakmak lazım tabi doyasıya. Muzip bir gülümseme ile hepsinden deyiverdi beyimiz.
Kız dondurmacıya; Bu küçük beye bir
külah hazırlayıverin tüm çeşitlerden olsun deyince çocuk kıza baktı biraz
afallamış bir şekilde. Doğrusu ilk defa biri ona küçük bey diyordu ama gururu da okşanmıştı
hani. Bakışları bile değişti beyimizin. Bir anda omuzlar dikleşti kendinden
emin evet hepsinde deyiverdi.
Dondurmacı
tekrarlıyor Küçük Bey! Küçük Beye hemen bir dondurma ve klasik dondurma verme
oyunları başlıyor. Al bakalım beyim, Aaaa tutsana küçük Bey! . Dondurmacının
oyunları ve latifeleri arasında çocuk bir yandan kıza bakarak kıkırdıyor bir
yandan dondurmayı tutmaya çalışıyor. Mutluluk işte, bir dondurma karşılığında
sarıp sarmalıyor çocuğu. Bu sırada kız, çocuğun gözlerine bakıyor. Kendisinin
yıllardır aradığı şey onun göz bebeklerinde. Kız
derin bir iç çekiyor, çocuk nihayet dondurmayı almış kıkırdayarak kıza teşekkür
ediyor ve ayrılıyorlar. Çocuk bir yandan dondurmasını yalıyor bir yandan
sekerek gözden kayboluyor. Onu uğurlayan kız da arkadaşlarının arasına dönüyor.
Muhabbet hiç değişmemiş sadece yüzlerde şaşkınlık değil, sevinç var. Dillerde
hala bir sürü soru. Nişan ne zamanmış?, Nerede olmuş? …
Hayat böyle, Büyük hazineler mütevazi, miniminnacık yerlerde saklıdır, Bazen iki dudağın arasında, bazen bir çift gözde, bazen tüm umutların tükendiği bir anda.Siz onu yıllarca ararsınız o sizi bir sokak ortasında buluverir. Onu bulana selam olsun!
Zeynep Büşra YAVUZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder