Kalabalık yaşıyoruz; okullar, sokaklar, evler... Ne yazık boş kalabalık içinde en iyi olma, en önde olma, en gözde olma kısaca enleri olma çabasındayız. Bu boşlukta var mıyız diye soran kaç kişi kaldık acaba? Evet yanlış okumadınız; var mıyız? Varız; ete kemiğe bürünmüşüz, öyle böyle yaşıyoruz. Tam olarak öyle böyle yaşıyoruz. Hazır kıyafetleri mağazadan alıp, şeflerin bizim için önerdikleriyle öğün atlatıyoruz. Çenemiz mi; kuvvetli maşallah! Her girdiğimiz ortamda dünyayı kurtaran adam olmak telaşındayız. "Hayır yapmıyorum" , "Bunlar bana ters" demeyin; hepimiz bunu yapıyoruz babannemden gayrı... Babannem hala doğallığını içinde taşıyan; bakkal ekmeği gördü mü "Nimete kötü denmez emme, nasıl karın doyar bunla?" diyen ve bizi de bu sözleriyle güldüren babannemden gayrı hepimiz....
Çocukluğumdan hatırlıyorum da bere, atkı, eldiven annem elleriyle örer, giydirirdi bize; el emeğiyle göz nuru birleşince yün de bir başka ısıtırdı. Şimdilerde o da vazgeçmiş durumda; ihtiyaçsa çıkar alırız.. Peki ya ihtiyaç mı sahiden?
İnsanlarla tanışmayı severim. Bazen yazar olur, bazen şarkıcı,şair ya da sokak satıcısı... Tanışıp belleğe iki kelamlık muhabbet eklemek hoşuma gider. Lakin artık bu durumun gidişatı da korkutmakta beni. Konsere giderim; gelenler şarkılara ulaşmayı engeller, sinemada densizin birinin telefonu çalar, imza gününde yazarla kısacık sohbet ederken arkadaki hanım "Ocakta yemeğim var hadin gari." edalarında oflar da oflar..İç karartıcı..
Yine gittiğim muhabbet ortamında 'adına kölelik demediğimiz ama bir kölelik yaşadığımız'diyen arkadaşa(!) sorulan sorular: e biz napalımlar, dünyayı nasıl değiştirelimler, böyle gelmiş böyle giderciler..(topluca soru işaretleri??????) Soyut düşünceleri dahi somutlaştırıp, nesneler dünyasına katmaya çalışanlar...
Kısaca; düşünmeyi unutup;ezber derdine düşmüş gençler. Zannetmeyin her şeyi eleştiren biri değilim. Galiba kusurum düşündüklerimi kağıda dökmemde; doğru söyleyeni misali belki de...
Aynı düzlemde farklı düşünmek demiştim ilk paragrafımda. İzninizle onu açmak istiyorum biraz. Yolunda gitmeyen şeylerin dengede durduğunu kabullenmeyen, kabullenmek istemeyen insanlarla aynı düzlemde kabul ediyorum kendimi. Her şeyin yolunda olduğunu kabul edenler zannımca dünya 3 boyutlu ya ondan.. Zira ben düzlemin şifresini çözmeden 3 boyuta el atmak istemeyenlerdenim. Bu sebeple düzlemde düşünmeyi seçenlerdenim.
Nasıl değişir, ne değişir ? vs vs vs
Nasıl değişir; bilmiyorum yani hangi yolla olur değişim. Oturup bunu uzun uzun anlatandan da kaçıyorum; yıllardır çözüm yollarını ezberlemek yordu beni; gidiş yolundan puan almak istiyorum. Kendimce yöntemlerim var elbet deneme yanılma bulduğum. Mesela kitaplarım var; kalabalıklardan kaçıp sığındığım. 3 duraklık metro yolculuğumda kulağımda kulaklığım insanları gözlerim sonrası bir vehamet çöker içime kalan 2 durak yolu kitabımla tamamlarım.Okumak çözer mi bilmem fakat iyi oyalıyor insanı.
Ne değişir'e gelince; belki hiçbir şey somut dünyada. Ben ve düşüncelerim geliştikten sonra; hayatımda 2 adımım değiştikten sonra... Zannediyorum gerisi teferruat!...
Sözü yormadan daha fazla;bitiriyorum.
Düşünmeyi düşünmeyi aklımızı kullanmayı ve hatta kullanabileceğimizi unutmuşuz.
Son bir not: İstanbul düşmedi, Fatih'in fethettiği gibi dimdik ayakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder