Şu günlerde en çok ‘sabret’
kelimesini duyar oldum. Sabret,sabret ki selamete eresin. Peki neye karşı
sabretmeliydi insan,ne en çok sabretmeye değerdi.
‘Sa-be-ra’ kökünden mastar olan sabır kelimesi aslen arapça
bir kelimedir. Ve sözlük anlamı olarak ‘bir şey için acele ve telaş etmeyip
beklemek,sükunet,huzur,dinginlik göstermek,itidali muhafaza etmek,kızgın
davranışlara girmemek,dili şikayetten uzuvları yanlış hareketlerden
korumak,sızlanmamak,yakınmamak’ anlamlarına gelmektedir.
Hayat öyle bir ‘yaşamak’ isteğidir ki, bir dakika sonra başına
ne geleceğini bilemesende,herşeye rağmen devam edebilecek cesarete sahip olma
sorumluluğudur. Peki, biraz önce bahsettiğimiz sabretme durumu, sorumlu bir
şekilde yaşanan hayatlarımızın neresindedir?
Trafikte arabalar ışığa riayet etmez hemen bir küfür
savururuz,işyerine gideriz her gün aynı şeyleri yapıyoruz diye ekmek yediğimiz
kapıya laf ederiz, okulda işler yolunda gitmez ‘hay ben bu öğrencilik hayatının
…’ diye lafa başlar hocanın arkasından gıybet ederiz, sevdiğiniz bir insanla
fikir ayrılığına düşer ‘zaten sen hep böyleydin ..’ gibisinden cümleler
söyleyerek kalbini kırma teşebbüslerinde bulunuruz ,akşam eve gelirken yine bir
trafik olur ona da laf ederiz,eve gideriz yemek henüz hazırlanmamıştır ‘sabah
beri evde ne işin vardı da yemeği hazırlamadın bu saate’ diye söyleniriz,bla
bla bla…
Yukarı da zikrettiğim örnekler gösteriyor ki, biz günlük
yaşantımızda küçücük şeylere bile tahammül edemiyoruz ki, durupta bunlara
sabredebilelim. Sabretmenin sadece büyük bir kayıp ya da acı yaşanıldığında
gösterilen vakarlılık durumu olmadığını, aksine yaşadığımız her 24 saat içinde
karşılaştığımız zorluklara,istenmeyen durumlara karşı göstermekle yükümlü olduğumuz
bir eylem olduğunu idrak etmeliyiz.
Yaşadığımız şu ufacık zaman diliminde genelde birbirlerimize
karşı ne kadar saygısız, ne kadar kaba, ne kadar tahammülsüz olduğumuzdan
yakınıyoruz. Kısacık 24 saatlerimiz içinde hep bir acelemiz var,hep bir yerlere
yetişmeye çalışıyoruz,hep bir rekabet ortamındayız,hep bir şeyler olmaya
çalışıyoruz. Ama bu acelece yaşadığımız hayatlar içerisinde ‘insan gibi
yaşamayı’ unutuyoruz. Sabırsızlığı bir düstur haline getirdiğimiz
hızlandırılmış hayatlarımız bizleri öfkeli ve kanaatsiz mekanikler haline
dönüştürmeye çoktan başladı bile.
Sabır, öyle bir isimdir ki, en güzel isimlerin sahibi Allah’ın
doksan dokuz isminden biridir. O, çok
sabredendir ve kullarının aşırılıklarını hemen cezalandırmayıp sabreder,onlara
bu hallerini düzeltmek için mühlet verir ve aceleci davranmaz. Peki, biz
insanlar yani Allah’ın kulu olan, Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan bizlerde
ki bu gidiş nereyedir?
Sabretmek demek, Allah’ a tevekkel olmak demek,
Sabretmek demek,kazaya ve kadere iman etmek demek,
Sabretmek demek,nefsin arzularına karşı koyabilmek demek,
Sabretmek demek,şükredenlerden olmak demek,
Sabretmek demek,imanın diğer yarısı demek. O halde;
‘Hiç sabredenlerle,sabretmeyenler bir olur mu?’
Sabir etmeyi bilmeli insan
YanıtlaSilSabir etmeyi bilmeli insan
YanıtlaSil