1 Ocak 2015 Perşembe

‘Sa-be-ra’


Şu günlerde en çok  ‘sabret’ kelimesini duyar oldum. Sabret,sabret ki selamete eresin. Peki neye karşı sabretmeliydi insan,ne en çok sabretmeye değerdi.

‘Sa-be-ra’ kökünden mastar olan sabır kelimesi aslen arapça bir kelimedir. Ve sözlük anlamı olarak ‘bir şey için acele ve telaş etmeyip beklemek,sükunet,huzur,dinginlik göstermek,itidali muhafaza etmek,kızgın davranışlara girmemek,dili şikayetten uzuvları yanlış hareketlerden korumak,sızlanmamak,yakınmamak’ anlamlarına gelmektedir.

Hayat öyle bir ‘yaşamak’ isteğidir ki, bir dakika sonra başına ne geleceğini bilemesende,herşeye rağmen devam edebilecek cesarete sahip olma sorumluluğudur. Peki, biraz önce bahsettiğimiz sabretme durumu, sorumlu bir şekilde yaşanan hayatlarımızın neresindedir?

Trafikte arabalar ışığa riayet etmez hemen bir küfür savururuz,işyerine gideriz her gün aynı şeyleri yapıyoruz diye ekmek yediğimiz kapıya laf ederiz, okulda işler yolunda gitmez ‘hay ben bu öğrencilik hayatının …’ diye lafa başlar hocanın arkasından gıybet ederiz, sevdiğiniz bir insanla fikir ayrılığına düşer ‘zaten sen hep böyleydin ..’ gibisinden cümleler söyleyerek kalbini kırma teşebbüslerinde bulunuruz ,akşam eve gelirken yine bir trafik olur ona da laf ederiz,eve gideriz yemek henüz hazırlanmamıştır ‘sabah beri evde ne işin vardı da yemeği hazırlamadın bu saate’ diye söyleniriz,bla bla bla…

Yukarı da zikrettiğim örnekler gösteriyor ki, biz günlük yaşantımızda küçücük şeylere bile tahammül edemiyoruz ki, durupta bunlara sabredebilelim. Sabretmenin sadece büyük bir kayıp ya da acı yaşanıldığında gösterilen vakarlılık durumu olmadığını, aksine yaşadığımız her 24 saat içinde karşılaştığımız zorluklara,istenmeyen durumlara karşı göstermekle yükümlü olduğumuz bir eylem olduğunu idrak etmeliyiz.

Yaşadığımız şu ufacık zaman diliminde genelde birbirlerimize karşı ne kadar saygısız, ne kadar kaba, ne kadar tahammülsüz olduğumuzdan yakınıyoruz. Kısacık 24 saatlerimiz içinde hep bir acelemiz var,hep bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz,hep bir rekabet ortamındayız,hep bir şeyler olmaya çalışıyoruz. Ama bu acelece yaşadığımız hayatlar içerisinde ‘insan gibi yaşamayı’ unutuyoruz. Sabırsızlığı bir düstur haline getirdiğimiz hızlandırılmış hayatlarımız bizleri öfkeli ve kanaatsiz mekanikler haline dönüştürmeye çoktan başladı bile.

Sabır, öyle bir isimdir ki, en güzel isimlerin sahibi Allah’ın doksan dokuz isminden biridir.  O, çok sabredendir ve kullarının aşırılıklarını hemen cezalandırmayıp sabreder,onlara bu hallerini düzeltmek için mühlet verir ve aceleci davranmaz. Peki, biz insanlar yani Allah’ın kulu olan, Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan bizlerde ki bu gidiş nereyedir?

Sabretmek demek, Allah’ a tevekkel olmak demek,

Sabretmek demek,kazaya ve kadere iman etmek demek,

Sabretmek demek,nefsin arzularına karşı koyabilmek demek,

Sabretmek demek,şükredenlerden olmak demek,

Sabretmek demek,imanın diğer yarısı demek. O halde;

‘Hiç sabredenlerle,sabretmeyenler bir olur mu?’

                                                                                                K.Erdemli


2 yorum: